WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Vehbi Camgöz

Vehbi Camgöz
Vehbi Camgöz
Tüm Yazıları
MÜBAREK GİDİCİ; SIRA ESAT TA
11.02.2011

 

         Öyle anlaşılıyor ki; Mübarek’in suyu ısındı. Başbakanın meclis konuşması bunun kesin sonuç olduğu konusundaki kanaatimin kesinleşmesine sebep oldu. Başbakanımız sağlamcıdır. Eğer “küresel patronlar”’ın işaret fişeği, kendisine ulaşmasaydı, onlara rağmen bu açıklamayı yapamazdı. Dilerim bu gidiş, fazla kan dökülmeden ve çabucak gerçekleşir.

 

         Olayların; Tunus’ta başlamasının üzerinden yaklaşık 6 hafta, Mısırda başlamasının üzerinden de 10 gün geçmesine rağmen; başbakan bu konuyla ilgili tek kelam etmemişti. Buna rağmen; Salı günü gurupta yaptığı ( bana göre hayli ürkek) kimilerine göre çok cesur konuşması, ancak ABD dışişleri bakanlığının ve beyaz saray sözcülerinin aynı istikametteki işretlerin ardından yapılması bunu doğruluyor.

 

         Her ağzı olanın; adeta “Mısır uzmanı” kesilerek konuştuğu bu konuda; bir Müslüman olarak beni ilgilendiren en önemli husus, adı ne olursa olsun, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, olanların; zulme karşı bir başkaldırı olmasıdır. Beni temsil eden ve imanından (hâşâ) zerrece tereddüt etmediğim ve edemeyeceğim idarecilerimden; yapacağı açıklamaları birilerinin ipoteği altında yapıyormuş hissini vermemesidir.

 

         Konu zulme karşı mücadele olunca; her Müslüman’ın, meseleye hesabi değil hasbi yaklaşım sergilemesi gerekmektedir. Ben bu konuda hükümetin yaptığı iç ve dış politik hesaplar nedeniyle; gereksiz bir ürkeklik ve aşırı tedbirle yaklaştığını görüyorum. Çünkü bu ülkenin idarecileri; öteden beri Müslüman halkların tavırlarını belirleyecek güce sahiptir. Bizim idarecilerimizin; zamanında bu konulardaki çekingen durumu milletimizin siciline kara bir leke olarak yazılmaktadır.

 

         Hükümetimiz; bölge insanının gönlüne, yaptığı çeşitli atraksiyonlarla girmeyi başardı. Bu hem kendileri hem de ülkemiz için önemli bir kazançtır. Bunun yanında bölgedeki müstebit idareciler de; hem kendilerine hem de ülkemiz insanına iyice mesafeli hale getirdiler. Bundan sonra hükümet bir tercihini alenen yapmak zorundadır,

 

         Ya bu çizgiyi devam ettirip, halkların yanında olacak veya bundan vazgeçip, bu idarecilerle de iyi geçinmenin yollarını arayacaktır.

 

         Bu konuda henüz kendini baskı altında hissetmiyorsa bile; yakında Suriye deki “yavru tağut” Beşar Esat, babası ile amcasının 30 sene önce Hama da katlettiği 50 bin Müslüman’ın hesabını vermeye başladığında bu seçeneklerden birini tercih etmek zorunda zaten kalacaktır. Umuyorum ki; başbakanımız şimdiden bu rüzgârın Suriye ye biran önce gelmesini önlemeye çalışmaz. Bu hesabın kesilmesine öncülük eder. Beşar’ın, yarım yamalak reformlar yaparak bu hesaplaşmanın önünü alacak kurnazlıklarına meydan vermez.

 

         Geçtiğimiz asrın ilk yarısında, küresel tağutlar; bölgeyi devamlı zulüm altında tutabilmek için; Irakta ki Şii çoğunluğu; mezhep taassubuyla ezsinler diye Sünni baascılara, Suriye deki Sünni çoğunluğu da Şii baascılara teslim etmişti. Bu durum günümüze kadar; hem milyonlarca Müslüman’ın zulüm altında yaşamasına hem de katledilmesine sebep olmuştur. Halende oluyor. Bu durumun düzeltilmesi için tarihi fırsat çıkmıştır.

 

         Ülkemiz Müslümanlarına ve idarecilerine bu konuda büyük görevler düştüğü kanaatindeyim. Eğer bu konuya bölge Müslümanları olarak müdahil olup inancımız gereğince hak ve adalet üzere bu problemi çözemezsek,  bu mezhep meselesi adeta bir deprem fay hattı gibi kullanılarak, kan dökülmesinin sağlanacağına ve yeni bölünme sebebi olarak batlılarca kullanılacağına, hükmetmek için müneccim olmaya gerek yok. Batı tarih boyunca bunu hep yaptı. Şimdide yapmaya devam edecektir.

 

         Onu için bu; (adına ne derseniz deyin)bu hareketin tüm bölge ülkelerine yayılması ve neticesinde de kangren olmuş tarihi meselelerimizin çözümüne fırsat vermesini dilemeliyiz. Dilemekte yetmez olacak olanları öngörüp; umduğumuz çözüm istikametinde gelişmesini sağlayacak tedbirleri alacak liderliği göstermeliyiz. Bu da bölgede tarihi geçmişleri ile konunun tarafı olabilecek Türkiye ve İran’ın göstereceği liderliğe bağlıdır.

 

         Bu liderliği gösterecek olurlarsa; bölgemiz kendi meselelerini, yabancıları katmadan çözmüş olmanın onurunu yaşayacaklardır. Aksi takdirde yaşanacak zilletten birlikte sorumlu olacaklardır. Ben bu konuda Kum ve Ezher âlimlerinin katkılarının olmasını diliyorum. Birlikte “ümmet” olmanın haysiyetini yaşatmalarını bekliyorum.

 

         Ne dersiniz? Çok şey mi beklemiş olurum?

 

         Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Semra Kocabaş

    Semra Kocabaş

    15.02.2011 10:17

    Bu ülkede vatan ve bayrak sevgisi artık neredeyse suç olmuş ya da olmak üzere. Bölünmeyelim, hepimiz kardeşiz bizi bize düşman etmeyin diyoruz ama nedense bunları söylerken küfür etmişiz gibi bakıyor artık insanlar. Ve daha kötüsü artık bunları söylemeye korkuyoruz. Siz korkmamışsınız Sayın Mehmet Demirci, ne mutlu size. İşte sizin gibi düşünen ve yazanlar, gururla Ne Mutlu Türküm Diyene diyebilirler. Yazınıza eklenen iki yorumu üzülerek okudum. Bu mudur anladıkları insanların, çok yazık...

Yazarlar

Haber İhbar