Ali Sarıgül

                   Emin kardeşim arayıp da yazmamı istediğinde, armızdaki duygusal bağlar ağır bastı yine… Hayır deme şansım olmadı. İnşallah hayırlara vesile olacak işlerinde benim de bir katkım olursa ne mutlu bana…

                   Emin kardeşim, her halde benim siyasi yönde Bolu kamuoyuna gerçeklerin ulaşmasında faydalı olabileceğimi düşündü. Eğer Bolu insanına, insanlarımıza faydalı olabilecek ufak tefek rollerde benim de katkım olursa ne mutlu bana. Bizler, belli bir siyasi misyonun şereflendirdiği şanslı insanlarız. Öylesine büyük bir vebal altına girmişiz ki bilgisayarın başına yazmak için oturduğumuzda ellerimiz titriyor. Bilhassa benim böyle bir sıkıntım var. Bu iş, bir dost meclisinde muhabbet ederken duyduğunuz rahatlıktan farklı. Hani bazı duygular anlatılamaz, yaşanır ya! İşte öyle bir şey…

                   Ülkede gerçek gündemin yakalanmasında olduğu gibi, gündemin saptırılmasında da basının birinci derecede rolü vardır. Ulusal Basın kadar genelde yaşanan sıkıntıları, aynen yerel baz özelinde de yaşamak doğaldır. Bolu için konuştuğumuzda; Bolu gündemini dosdoğru koordine etmek veya saptırmak Bolu Yerel Basının işidir. Biz saptıranlardan olmayalım. Kalabalık bir şehir değiliz. Hemen hemen herkes birbirini tanıyor. 

                   Herkesin birbirini bu kadar tanıdığı bir küçük şehirde bazı kurumlara azıcık dokunmak yetiyor. Mesela yapılan yanlışları ve bunları yapanları da ufak tefek ipuçları ile verdiniz mi telefonlar hiç susmuyor… İsimler hemen meydana çıkıyor. Hatta o kişiler sizi arıyor;

                   -Abi,  olay senin dediğin gibi değil, sana eksik bilgi vermişler. Ya ben sana geleyim ya da sen bir çayımızı içmeye gel. Ben sana doğrusunu anlatayım…

                   Ülke genelinde siyasi hava ne ise Bolu’da da aynı. İktidar da, mecliste bulunan muhalefet partileri de hallerinden memnun.

                   Bir örnek vereyim isterseniz:

                   İktidar çok önemli, stratejik bir kurumu yabancılara özelleştirme adı altında 1.3 milyar dolara peşkeş çekiyor. Mecliste bulunan muhalefet partilerinden ses yok. Onlar iktidarla kayıkçı kavgası yaparak iktidarın değirmenine su taşıyorlar. Bu işe bir kişi isyan ediyor, Ümmet Kandoğan… Kendisi Saadet Partisi Genel Başkan danışmanlarından biridir şu anda. İtirazı yaptığında Denizli Doğru yol Partisi milletvekili idi… Mahkeme satışı iptal ediyor. Yeni satış rakamı 4,7 milyar dolar… Yine bedavaya gidiyor ama birinciye göre bir teselli miktarınca doğru yol alınmış…

                   Yazımızın başında ne dedik?

                   Laf dedik…Söz dedik…

                   Türkiye’nin siyasi cephesi ikiye ayrılmış durumdadır:

                   Mevcut iktidar ve mecliste bulunan muhalefet partileri hep bir ağızdan laf söylemektedir. Söz sırasını bekleyen söz sahibi henüz mecliste değildir. Bir gün söz sırası gelenler elbette bu ülkenin dümenine geçtiklerinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu günler de pek yakındır.

                   Kimsesizlerin kimsesi olacağız diyerek iktidara gelip; yedi yıllık iktidarları boyunca zadegâna, rantiyeye, üst gelir gruplarına çalışan, IMF Programlarını aynen devam ettiren, yoksulu daha yoksul, zengini daha daha zengin eden, milleti sadakaya muhtaç eden bir iktidarın nasıl sözü olsun ki?

                   Hiçbir proje üretmeden, sürekli iktidarın eğrisine, arada has bel kader olduğunda,  doğrusuna ortak olan bu meclis partilerinin ne sözü olabilir ki?

                   Bu arada CHP Genel Başkanını değiştirdi… Zihniyeti değişecek diye bekleyenlere sunulacak bir ilave aksesuar var, merak etmesinler… Kırmızı beyaz kaşkolün eki olarak, bir de şapka geldi.Hayırlı olsun şapkaları…

                   Ne kadar Genel Başkanımız,   sayın Prof.Dr. Numan Kurtulmuş’un söylemlerini taklit etseler de o şapkanın çapı bu misyonu taşıyamaz…