Ali Sarıgül

             Mensubu olduğumuz siyasi misyona son günlerde yapılanlardan dolayı boynumuz bükük dolaşmaktayız Bolu sokaklarında. Saadet Partisi Camiası olarak, hak etmediğimiz bir takım olayların içinde bulduk bir anda kendimizi… Daha önceleri de bir yazımda yazdığım gibi; demiştim ki, bir ülkenin çöküşünü görmek isterseniz, bir partinin çöküşünü görmeniz yeterlidir… Hiç aklımıza hayalimize sığmayan olayları yaşarken; kendi dünyamızdaki yıkımları kimse ile paylaşamıyoruz.

            Milli Görüşün kırk yılı aşkın tarihinde bir şeyden hiç ödün verilmemişti: Önce ahlak ve maneviyat…

            Oysa bu gün, bu misyonun ilk kurucularının adına yapılanları hep beraber görüyor ve kahroluyoruz… İstanbul İl Yönetiminin verdiği iftarda olanları hep beraber basından izledik. Bir takım insanlıktan nasipsizler, iftar yemeğinin verildiği lokantayı basmışlardır. Bu insanlar kimdir? Nereden ve kimler adına sahneye çıkmışlardır? Şu mübarek günlerde, özellikle sorulması gereken bir soruyu atlamayalım: Hangi dine mensuptur bu insan kılığındaki yaratıklar?

            Hatta bu insanların dini de olmadığını sanıyorum…

            Müslümanların dışında Yahudi veya Hıristiyan olduklarını da sanmıyorum…

            Çünkü hiçbir din mensubu bunların yaptığı edepsizliği, saygısızlığı yapmaz, yapamaz…

            Saadet Partisinin 21 Ağustos 2010 Tarihli İstanbul iftarında yaşanan olaylar; gerçekten sıradan, önemini zamanla kaybedecek nitelikte bir takım hadiseler değildir.

            Bu hareketin içinde bulunanlar güya kardeşlerine, gördükleri bir yanlıştan dolayı tavır koydular. Bu tavır koyuşun fiziksel görüntüsüne iyice bakıldığında, aynen şöyle denir: ‘’insan olan bunları düşmanına yapmaz, yapamaz yahu!’’

            Bu hareketleri insan olan kesinlikle yapamaz, hayvan bile yapamaz hayvana…

            Kendi camiamıza, ülkemiz insanlarına rezil olduk…

            Yetmedi…

            Pakistan’a, İran’a, Irak’a, Sudan’a, Filistin’e, Bosna-Hersek’e… Hatta Hırvatlara rezil olduk…

            Bu ülkelerin temsilcileri vardı yemekte ve olayların bizzat şahitleri oldular…

            Bununla kaldı mı? Bütün İslam Âlemi televizyonlardan, yazılı basından olayları öğrendiler. İslam Dünyası, ağabeylerinin rezaleti ile yıkıldı…

            Düşündükçe daha kötü oluyorum. Bu insanlar güya Erbakan Hoca’nın adını ağızlarına alarak, bir bakıma O’nun adına yaptılar bu insanlık dışı hareketleri… Hocamızın; bize Milli Görüşü öğreten bir abide insanın, bu hareketleri tasvip etmesi mümkün mü? Kaldı ki Hoca bu olayları duyunca adeta felç oldu.

            Hepimiz biliyoruz ki Kur’an okumak sünnet ise dinlemek farzdır. Kur’an okunmasına bile tahammülleri olmayan bu insanlara insan demek mümkün değil. Dedik ya hayvanlar bile birbirlerine böyle vahşi olamaz.

Siyaset Sahnesinde kırk yılı aşkın var olan ve ilelebet de var olacak olan bir siyasi hareket böyle insanları ve yaptıklarını asla hak etmez.

Yaşlı gövdeye inat fışkıran filizler elbet bir gün toprakla buluşacak.

Ülkemizin yarınlarına şekil verecek bir siyasi oluşumu yok etmek için, budama yöntemini seçenler hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır.