Ali Sarıgül

  Bizim yaşımızdakilerin ve bilhassa bizden öncekilerin hafızalarından, Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili olumsuz anılar zaten hiç çıkmıyor.Açık oy, gizli tasnif, seçimden sonra da oyların iptali… Karakollarda muhalif parti yandaşlarının dövülmesi, yakalarında numara bulunmayan jandarmaların muhalif partililere eziyeti, parti levhalarının bile takılmasına izin verilmeyişi, seçim rüşvetleri, tek parti despotluğu, dine, hatta ezana tahammülsüzlük…

  B u örnekleri çoğaltarak canımızı sıkmanın ne gereği vardı şimdi diyebilirsiniz haklı olarak. Ayrışmayı çağrıştıran olayları değil, güzellikleri hatırlasak daha iyi değil mi? Mesela, 1950 seçimlerine iki ay kala gizli oy, açık tasnif’in CHP’nin de onayı ile gelmesi gibi…

  Elbette güzelliklere sarılıp bir ve beraber olmanın yollarına sevdalı olmalıyız. Elbette toplum şuurunu güçlendirecek hal ve tavırlar içinde olmalıyız. Elbette ayrılıklarımızı değil birleşenlerimizi önce görmeliyiz…

 Bulunduğunuz toplumun değerlerine savaş açarak, o toplumdan onay almanız, demokratik ortamlarda mümkün değildir. Siyasi partiler, hangi toplumun kumaşından elbiseye dönüşeceğini iyi bilmek zorundadır. Sadece toplumun bir bölümünde öne çıkmış değer yargılarına sahip çıkarak iktidara geleceğini sananlar, boşuna hayal kurmuş olurlar… Son günlerde bir takım çevrelerin, kendilerine milletin vermediği hakları kullanmaya kalkmaları ve ne yazık ki bunlara da CHP’nin adeta arka çıkması anlaşılır değildir. Başbakanın bu çevrelere verdiği cevap da yerindedir. Kimse bu milletin üstünde değildir.

  Bizim insanımız şu gerçeği toplum mühendislerine yıllardır haykırıyor;

  Bizler, dünyayı yaşayacak kadar cesur insanlarız, nice medeniyetler kurarız ama ahreti düşünecek kadar da dindarız, korkarız…

  Ben hep siyaseti bir yarış olarak gördüm.

  Ülkenin bütün sahipleri siyaset yapmalı diye düşünmüşümdür her zaman…

  Nedir siyaset?

  Neden siyaset yapmak gereklidir?

 Ülkenizin içinde bulunduğu koşulları bir adım öteye taşımak için düşünmeye başladığınızda, beyin fırtınasına tutulduğunuzda siz siyaset yapmaya başladınız demektir.

 Ülkenizin ve insanlarınızın, hatta tüm insanların refahını, saadetini düşünmeye başladığınızda siz siyasete girdiniz demektir.

 Siyaset proje üretmek demektir.

 Bir siyasi parti, aynı projeye inanmış insanların toplandığı büyük bir fikir kulübünden başka bir şey değildir…

 Elbette bir hasta varsa ortada, buna çeşitli reçeteler yazacak doktorlar olacaktır… Bu reçetelerin bir kısmı yanlış olabilir. Önemli olan, doğru reçeteyi yazmak ve uygulamaktır.

 Son günlerde bir Türban Olayı yaşıyoruz. Toplumun adeta kamplara ayrılma noktasına geldiği hepimizce görülüyor. İktidar da Muhalefet de birinci derecede bu olaydan nemalanmaya bakıyor.

 Aslında her iki tarafın da başörtüsü umurunda bile değil…

 Burada AKP de CHP de siyasi rant peşinde. Elbette mecliste grubu bulunan diğer parti MHP de…

 Özellikle AKP ve CHP burada milletin gündeminde kalıyorlar ve sanıyorlar ki milletten, seçimler geldiğinde oya tahvil edilecek puanlar alıyorlar…

 Bu ülkede uhrevi manzara iki şekilde tezahür ediyor:

 1-dinciler

 2-dindarlar

 Şu, DİNCİLER var ya… Onları bırakalım bir yana… Onları ben de sevmiyorum… Bunları, inanın kimse de tasvip etmiyor… Hiç kimse Allah adın kimseyi yargılayamaz, sorgulayamaz… Bu insanlar şekilden ibarettir, içleri boş ve manasızdır.

 Bu gruba giren insanlarla işimiz yok bizim…

 Ama iş DİNDARLARA gelince durum değişir…

 Bu insanlara yönelmezseniz, bu insanları yok sayarsanız, toplumun değerlerini, erdemlerini yok saymış olursunuz. Bu insanların içinde AKP’li, CHP’li, MHP’li vatandaşlarımız vardır. Hatta hiçbir partiye ilgi duymayanlar da vardır.’’Bu vatan, bu bayrak benimdir, bu topraklar için verilecek can da benimdir’’ diyen… İşbirlikçi olmayan, Millici olan, ülkesine sevdalı tüm insanlar aslında bu gruptadır. Yüksek ahlaklı insanlar, dindardır aslında. Belki kendileri bile bunun farkında değildir. Özü, sözü doğru, işinde, yaşayışında, ilişkilerinde doğru insanlar dindar insanlardır…

 Yahu bu insanların seçimlerine saygı gösterin…

 İsteyen başı açık, isteyen başı kapalı okusun be kardeşim sana ne?

 Evladını askere alırken, anasının başının açık kapalı olmasına bakıyor musun? Başı açık olan da oğlunu şehit veriyor kapalı olan da…

 Sen ey CHP!

 Senin seçmenlerinin içinde başını örten yok mu? Sen germesen AKP de buradan rant elde edemeyecek. Yahu siz gizli ortak filansınız da biz mi bilmiyoruz?

 Partiler Ankara’da masa başında kurulursa işte böyle olur.

 Partiler milletin bağrından doğmalı…

 Başım açık, başım kapalı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni… Diye beni ayrıştırmayan, mazlumların, mağdurların, kimsesizlerin de bir partisi olmalı…

 Adalet terazisi sadece taraftarlarına değil, bütün bir millete ağır basan bir siyasi parti bu ülkede kurulmadıkça bu ayrılıkçı partilerle bir yere varamayacağız…

 İnşallah bu partilerin doğum sancıları başlamıştır…Çünkü meclisteki düzen partileri kendi ölüm fermanlarını çoktan imzaladılar bile..