
05304670437
Hayreddin Özden
"Bir şey yap güzel olsun... Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
Bir şey yap, doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin...
Bir şey yap iyi olsun. Hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın; garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun." (Hüzün ve Tesadüf, s. 15)
Bu mısralar ile tanımış ve çok derinden etkilenmiştim Mustafa Kutlu’dan ve o her biri birbirinden ayrı hikayelerinden. Mustafa kutlu’nun hikayelerinde eserlerinde, hayatında aslında bizler bizatihi Anadolu’yu, kendimizi ve değerlerimizi görüyor ve bunlara şahit oluyoruz…. Mustafa Kutlu okumaları yaptığımız dönemlerde yan okumalar ve araştırmalarda karşımıza çıkan en dikkat çekici husus ise‘’Mustafa kutlu konuşulmaz, Mustafa kutlu ile konuşulur.''mottosudur. Ne kadarda doğru bir tespit değil mi bunu aslında eserlerini okuyanlar, okuyacak olanlar ya da onunla hemhal olanlar görmüştür ve göreceklerdir.
Mustafa kutlu aslında kendisinden bahsedilmesinden övülmesinden çok memnun olan biri değildir çünkü o bizdendir o Anadol’udur ve bunun diğer bir boyutu da bana göre yaratılanın yaratandan öteye geçirilmesi tehlikesidir yani yaratıcımızın, rabbimizin bilerek yada bilmeyerek genelde de bilmeyerek kullarının gerisinde kalmasıdır. Biz böyle bir duruma düşmekten rabbimize sığınırız biz biliriz ki bize Mustafa kutlu gibi bir değer bahşeden yüce Mevla’mız Hz. Allah’tır bu hataya düşmeden bu hususa dikkat çekerek ifade etmek isterim ki değerli büyüğümüz, abimiz, hocamız, yaşayan efsane (rabbim hayırlı bereketli ömürler versin) Mustafa Kutlu söze layıktır. Çünkü o yine yakın çevresinde öğrendiğimize ve görebildiğimize göre mümince düşünen, mümince yaşayan, mümince yazan ve yazmaya da devam eden, Hakkı hak bilip hakka ittiba, batılı batıl bilip ondan da içtinap eden ve hakkı her daim haykıran biridir. Buyüzden onu anlamak, anlatmak, aktarmak ebetteki önem arz etmektedir. Çünkü o hal ve ahval adamıdır. Çünkü o yine bir büyüğümüzün tarifine göre sureti siretine sahip başkada şahit aramanın zaid olduğu adamlardan biridir. Samimiyetiyleyazan ve içimizden ta derinliklerimizden yazan töreli hikayemizin yarım asrı geçen en önemli simalarındandır.Ondan ve onun ifade ettiği hususlardan o kadar çok ders almalıyız ki kaybettiğimiz ne varsa yeniden kazanmalı ve kendimize, özümüze olan yabancılılışma furyasından uzaklaşmalı bilinçli ve kasıtlı olarak hazırlanan piyonlar aracılığı ile sahnelenen hiçbir oyuna gelmeden tüm oyunları bozmalıyız.
Mustafa kutlu’nun eserlerinde biz bizi görürüz... çünkü o bizdir, bizde o.… çünkü o Anadol’udur biz Anadol’uyuzdur... bizim hikâyemizdir, o Anadolu’dan büyükşehirlere düşmüş (yani köyden kente göçmüş) insanların müminlerin çözülüşünü anlatmaktadır ve bu anlatışı bize özgüdür.
Tanzimat dönemi ile birlikte başlayan ‘’batılılaşma’’ ve sözde ‘’modernleşme’’ hezeyanları ile özümüzden, değerlerimizden, inancımızdan ve en önemlisi de kendimizden uzaklaştırma çabaları ve oynanan oyunların farkına varılmaması koca bir medeniyetin yıkılmasına ve enkaza dönüştürülmesine sebep olmuştur. Bizler Mustafa Kutlu ve onun gibi nicelerinin bu dert ile dertlendiklerini ve bu uğurda bir şey yapılmalı ve yapılan o şeylerin nelere matuf olmaları gerektiğini çok daha iyi anlayabiliyoruz. Mustafa Kutlu eserlerinde birçok konuyu ele almış ve gündeme taşımıştır. Memleketin en önemli sorunu olan yoksulluk içimizde kitabı ile de yoksulluğa kafa yoran ahlaklı adamlardan ''Allah varsa trajedi yoktur'' diyerek hem ülkemizin, milletimizin acılarına şifa arıyor, hem de bir inancı bir itikadı bizlerin dikkatine celb ediyor......... ne kadar önemli ve müthiş bir şey değil mi ne kadar ince ve veciz bir mesaj....
Şimdi tarihsel süreç olarak Mustafa Kutlu’nun eserlerine baktığımızda aslında Kutlu’nun hikâyelerinde asıl odaklandığı dönem 1950’ler sonrasıdır. “İçe dönük bir derinlik ve yüceliği hedef alan” bir hayat tarzından “dışa dönük, zahirî bir zenginlik ve genişleme” ye geçişin meydana getirdiği sancıların 1950’lerde iyiden iyiye gün yüzüne çıktığı onun Akasya ve Mandolinin “Güvenlik Alanı” yazısında da dile getirilir (İstanbul 1999, Dergâh Yayınları, s. 20.)
Mustafa Kutlu toplumun sıradan kesimleri ile bizi buluşturan yazarlardan birisidir. Başka bir ifadeyle yıllardır horlanan, yok sayılan, taşıyamayacakları yükler yüklenen, bu yapılırken düşüncesi sorulmayan, klişeden öteye geçmeyen geniş yığınlar 80’li yıllardan itibaren Mustafa Kutlu sayesinde kendilerini ifade etme imkânı buldular. Onun hikâyelerinde kimlerin olduğundan çok kimlerin olmadığı sorusu belki daha anlamlıdır. Sokağa çıktığımızda, okula gittiğimizde, bir devlet dairesine yolumuz düştüğünde, taşra ve köy ortamına girdiğimizde karşımıza çıkan herkes, kısaca sizler ve bizler onun kahramanları olduk, olmaya devam ediyoruz. Aslında onun anlattığı bizim hikâyemizdir. Kambur Hafız, Süleyman, Göçmen Ali, Bican, Münire Hanım, Şoför Kadir, Süheyla, İlhan, Dava Delisi Kerim, Profesör Asım Bey, Murat Ağabey ve daha niceleri hepimizden bir şeyler taşır. Onların hayatı bizim hayatımızdır Zaten Mustafa Kutlu’yu okumamızın sebebi budur. Kendimizden bir şeyler bulduğumuz için Mustafa Kutlu hikâyesini okuyoruz ve bitirmeden elimizden bırakmıyoruz. Kutlu gibi hayatın içinden hikâyeler yazan, hayatın dili ile sanatın dilini ustalıkla birleştirerek okuyucunun ruhuna hitap eden yeni bir dil oluşturmuş kaç yazarımız vardır acaba. Mustafa Kutlu geniş yığınları yani bizleri anlatırken pek çok yazarın yaptığı gibi asla popülizme düşmedi. Özellikle bu toplumun varlık nedeni olmakla beraber göz ardı edilen, unutulan değerleri hatırlatmak noktasında bizleri devamlı surette uyardı, yeri geldiğinde eleştirdi. Böyle yaptığı için ona hiç kızmadık, aksine hatalarımızı yüzümüze vurduğu, neleri ihmal etmememiz gerektiğini gösterdiği için şükran duyduk, yazdıklarıyla kendimizi daha iyi tanıdık. Her hikâyenin bir kahramanı vardır ve dolayısıyla ‘’Bizim Hikâyenin Kahramanı da’’ Mustafa Kutlu’dur.
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.02.2024
30.12.2023
30.11.2023
30.10.2023