
05304670437
Ziya Alp
Gerçek kahramanlar, mücadelenin en kızıştığı noktada kendilerini dahi unutur; tek yumruk ve tek yürek halinde omuz omuza savaşırlar..
Bunun için savaş meydanında “ben” yoktur, onlar için; sadece “biz” vardır…
Artık, tek yürek olmuşlardır ve aralarında herhangi bir şey için asla rekabet söz konusu olamaz..
Bilakis birbirlerinin yardımına koşar; kimi zaman biri diğerini, şiddetli ve sinsi bir kılıç darbesinden koruyarak, hayatta kalmasına vesile olur..
Hayat memat meselesidir her şey.. Mücadelenin heyecanı, korkusu ve hengâmesi içinde…
Tek bir arzu vardır yüreklerinde; rakiplerini alt ederek, hedefe ulaşmak…! Galip gelmek..
İşte bunun için hayata dair her şey unutulur ya da ertelenir… zenginlik, makam, güç, nüfuz, iktidar, aile, arzular, tutkular…
“Savaş” bittiğinde ise, “büyük imtihan” başlar..
Sıra, ganimeti paylaşmaya gelmiştir artık..
Ganimet ne kadar büyük olursa, gürültüsü de o kadar fazla olur..
Rekabet başlar, tartışmalar yaşanır… Benlikler devreye girer..
En zor zamanlarında birbirlerini ipten alanlar; bu sefer birbirlerine dirsek atıp, çelme takmaya başlarlar..
Acaba diyorum; Ak Parti artık “savaşı” kazandığını mı düşünmeye başladı?
Demokrasi mücadelesi bitti de; parti tüzüğüne göre bir daha milletvekilliğine adaylığını koyamayacak “bey”ler ile onlardan boşalacak yere gözlerini diken “el”ler için, ganimeti paylaşma vakti mi geldi..?
Bunun için mi, çatlak sesler duymaya başladık parti içinden..
Özellikle “şike yasası” sürecinde, bazı vekillerin Başbakanlık’tan ve Çankaya’dan esen iki kuvvetli rüzgar arasında nasıl savrulduklarını ibretle izledik..
Evet, partinin bazı ağır topları üçüncü yani son dönemlerini geçiriyorlar mecliste.. zira parti tüzüğüne göre; Ak Parti listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan belediye başkanları ve milletvekilleri, en fazla üç dönem aday gösterilebiliyor..
Yanılmıyorsam; Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Nurettin Canikli, Ali Babacan, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Beşir Atalay, Cemil Çiçek gibi isimler bunlardan bazıları..
Bu isimlerin, tüzük değişikliği olmadığı müddetçe,bundan sonraki seçimlerdeAk Parti’den aday olmaları mümkün değil.Ancak şunu da tahmin edersiniz ki; kimse zirvedeyken orayı bırakmak istemez. İnsanın tabiatıdır biraz da bu.. Siyaset ve özelde de iktidar, öyle kolayca terkedilebilecek bir “sevgili” değil, özellikle Türkiye’de..
Bir yaşam biçimi, bir tutku, alışkanlık ve bazılarınca herşey..!
Dolayısıyla “herşey” den vazgeçmek, kahramanlığın da ötesinde bir payeye erişmek demek aslında..
İktidar mücadelesinden vazgeçmeyi ancak, “ferrari’sini satan bilge” becerebilir belki.. Bununla birlikte, özellikle iktidar olan bir siyasi partinin, üst düzey mensuplarının, “Ferrari’lerini” bırakmak isteyeceklerini sanmıyorum…
Ancak ellerinden zorla alınırsa belki..
Eğer böyle olursa, kendilerine yeni bir “Ferrari” edineceklerdir.. Bunun başka bir yolu ve izahı yok..
Dolayısıyla asla “harç bitti, yapı paydos” denmeyecektir..
Bekleyip göreceğiz; kim “ferrari’sinden” vazgeçecek..? Kim bir “Ferrari” için kendinden geçecek..?
Diğer yandan; acaba tüzüğün 132’nci maddesinde yazılı düzenlemeye karar veren irade, bazı vekillerinve dolaylı olarak da bazı kliklerin, siyasi kaderlerine çizik atmak suretiyle “dikensiz gül bahçesi” nde bahçıvanlığa mı soyunmak istemişti ?!
Bu üç yıllık sınırlama bunun için mi getirilmişti?
Bunu kesin olarak bilmiyorum ama, kafamda oluşan soru işaretlerine de mani olamıyorum doğrusu..
Bununla birlikte, şunu da unutmamalıyız ki; kuşkusuz herkesin bir planı var..!
Kim bilir, aşağıda yer alan senaryo gerçekleştiği takdirde, planlanan şeylerin aksine, bambaşka bir süreç başlayabilir Türkiye için..
Mesela; Abdullah Gül yedi yıllık görev süresi dolmadan istifa etse..! ya da yedi yıllık sürenin dolmasını beklese..
Daha sonra yeni bir parti kurarak bu partinin başına geçse..!
Ak partide üçüncü dönemini tamamlayacak olan bazı ağır toplar; siyasi hayatlarını devam ettirmek için yeni kurulan bu partiye geçseler..!
Ve bir sonraki seçime bu partiyle girseler..!
Nasıl olur acaba…!?
Zannediyorum bütün taşlar yerinden oynar, bazı hesaplar alt üst olur..
Tabi bu sadece bir senaryo !..
Ancak, eğer böyle bir senaryo gerçekleşir de, üçüncü dönemini tamamlayan milletvekillerinin tamamı yeni partiye katılırsa; bu takdirde yeni olan, sadece parti tabelası olur.. Dolayısıyla gerçekten yeni bir hareket oluşturulmak isteniyorsa partiye katılımda seçici davranılması gerekir..
Bununla birlikte gerekli tüzük değişikliği yapılır ise, bu senaryonun da hiçbir anlamı ve uygulanabilirliği kalmaz, ya da ertelenmesi söz konusu olur..
Anlayacağınız; eğer tüzüğün 132’nci maddesi değiştirilerek üç yıllık sınırlama kaldırılmaz, ya da dört yıla çıkarılmaz ise; Abdullah Gül ve son dönemlerini geçiren AK Parti kurucu vekillerinin siyasi geleceği, yukarıda yer alanyeni parti senaryosunun gerçekleşmesine bağlı..!
Ya da ikinci bir senaryo gerçekleşebilir..
Tüzük değişikliği senaryosu!
Şöyleki:
Tayyip Erdoğan genel seçimlerden önce Cumhurbaşkanlığı’na çıkar..
Sayın Erdoğan’ın olmadığı bir Ak Parti’de ise, gerekli tüzük değişikliği yapılır..
Üç yıllık sınırlama kaldırılır.. ya da seçilebilme dönem sayısı arttırılır..
Böylece, sınırdaki milletvekilleri de, yollarına mevcut partilerinde devam etme imkânına kavuşmuş olurlar.
Evet, Sayın Tayyip Erdoğan’ın başında olmadığı bir Ak Partide, tüzük değişikliği mümkün gibi görünüyor..
Bakalım bahse konu iki senaryo’dan hangisi gerçekleşecek..?
Zira, bunlardanen az birisinin hayata geçirilmesi şart gibi..
Aksi takdirde “el” gelir eve konar; “bey”i de kapının önüne koyar!
En azından bazıları böyle düşünüyor, doğru ya da yanlış… Bunu zaman gösterecek!
Evet, burası Türkiye!
Burası, “Bizans Entrikaları”na rahmet okutacak “Ankara Entrikaları”nın, sebil olduğu bir yer..
Burada her şey mümkün!
Bekleyip görelim..
“El” mi yaman; “Bey” mi yaman !?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İÇ DENETİM SERENCÂMESİ!
4.06.2014 - EYLEMSİZLİK KURAMI
22.05.2014 - KAPI KAPANMADAN!
7.08.2013 - DENETİM BAHARI!
28.03.2013 - 659’la GELEN UZLAŞMA!
19.02.2013 - SÜLEYMAN’DAN HAKKIN ALIR KARINCA!
6.02.2013 - MÜSTESNA BÜROKRAT!
23.01.2013 - NECİP FAZIL’IN BEKLEDİĞİ GENÇLİK !
8.01.2013 - ŞÜPHELİ DENETÇİ VE ŞÂİBELİ DENETİM (!)
3.12.2012 - ZİFİRİ KARANLIĞA DOĞRU!
18.11.2012
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
ali ihsan helvacı
mudurnu tavuğu,aşçıları,gölleri :)