
05304670437
Ziya Alp
Atmosfer ne kadar çabuk değişiyor ülkemizde; tıpkı bir günde dört mevsimi yaşama ihtimalimizin çok yüksek olduğu ve sıkça da bu ihtimalin gerçeğe dönüştüğü İstanbul şehrinin iklimi gibi.. bir açıyor, bir kapıyor, bir esiyor, bir gürlüyor, bir çakıyor, bir yağıyor… bu yüzden amansız, hazırlıksız yakalanıyoruz bazen doluya, yağmura, tipiye, fırtınaya…
Duygularımızın, düşüncelerimizin, hislerimizin, hüzünlerimizin saniyesi saniyesine uymuyor artık..
Kalplerimizde kontrol edemediğimiz tehlikeli bir oynaklık.. öyle ki; hakikate güdümlü ve gerçeğe ayarlı olması gereken gönlümüz bile kayıp duruyor onlarca kez, bir gün ve hatta bir saat içinde bile..
Sabah başka akşam başka halimiz; sabah ki ben ben değilim artık, gece olup başını usulca yastığa düşürense başka biri sanki.. ve bu çelişkiler sarmalı her sabah yeni bir güne uyandığımızda tekrar edecek ve yüreğimizi yoracak, yıpratacak bir karmaşa düzeni gibi..
Fizikte karmaşa kuramı değil ama, “Eylemsizlik Kuramı” diye bir kural vardır. Eylemsizlik cisimlerin hızlarını koruma istekleridir. Bir araç hızlanırken içerisindeki cisimler geriye doğru; araç fren yaptığında ise öne doğru itilir. Cisimleri bu şekilde etkileyen kuvvete ise eylemsizlik kuvveti denir. Eylemsizlik kuvveti sistemin ivmesiyle zıt yönde oluşur.
Evet o kadar çabuk ve keskin dönüşler yapıyor ki; dilimiz, kalbimiz, gönlümüz, fikrimiz, hayallerimiz, davranışlarımız, yine kendi içimizde bu dönüşlere zıt bir kuvvet meydana geliyor.. ve bu iki zıt kuvvet birbiriyle çelişmeye başlıyor, ihtilaf ortaya çıkıyor… ve ne giden gidebiliyor gönlünce, kendi düşüncesine göre hedefine, ne de duran durabiliyor yerinde sakince, sarsılmadan öylece….
Neticesinde yürekler ağza geliyor, mide bulanıyor, yolculuk azaba dönüşüveriyor.. kimi böyle dönülür mü bu kadar keskin bir viraj hızımızı azaltalım diyor; kimi durmak yok yola devam… kimisi ise yoldan çıktık uçuruma gidiyoruz, vitesi küçültüp rotayı yoluna koyalım tekrar… diyor kendilerince…
Hangisinin haklı ve doğru olduğu herkesin kendi aklına, mantığına, vicdanına, geçmiş tecrübelerine kalmış elbette..
Bana sorarsanız neyin ne olduğunun karma karışık olduğu böylesine bulanık bir atmosferde en azından önce bir duralım, başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim ve nefsimizi, hırslarımızı, kinimizi, öfkemizi, kıskançlıklarımızı, her türlü kötü duygu ve düşüncemizi aradan çıkartarak (en azından çıkartmaya gayret ederek) sadece vicdanımıza kulak verelim..
Ve böylece şunu ya da bunu değil, sadece ve sadece bizi asla yanlışa sevk etmeyecek, haksızlığa yöneltmeyecek, yalanlarla aldatmayacak olan tek bir merkezin yani vicdanımızın sesini dinleyelim…
Evet, vicdanımızın sesine kulak verelim ve tufaya gelmeyelim;
Kimden gelirse gelsin toplum mühendisliğine tavır alalım ve algı operasyonlarını algılamayalım;
Milli-manevi, ahlâki ve insani değerlerimizi hiçbir değer ve menfaate feda etmeyelim;
Fitnelere alet olmayalım;
Tenha köşelerde haksız yere bir başkası aleyhinde fısır fısır dedikodu ve plan yapmayalım;
Hamasete aldanmayalım, demagojiye prim vermeyelim;
Yalan ve iftiraya kredi açmayalım;
Gaza gelmeyelim;
Siyasi ve dünyevi çıkarların irademizi ipotek altına almasına izin vermeyelim;
Aklımızı kullanalım, kalbimize kulak verelim, kalp kırmayalım;
Öfkemizi kontrol etmeye çalışalım, merhametimiz öfkemizden fazla olsun;
Menfaat ve çıkarları değil, ilke ve prensipleri esas alalım;
Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilelim;
Toptancı olmayalım, yaftalamayalım, her şeyi ve herkesi aynı kefeye koymayalım;
Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup empati yapalım ve kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak başkalarına öyle davranalım;
Hakka ve hukuka riayet edelim;
Düşünmeyi angarya saymayalım;
Ve her kim olursa olsungücün ve güçlünün yanında değil, hakikatin ve haklının yanında olalım..
Ama tüm bunları yaparken de uslûp denilen şeyin bizatihi kendimizi tarif ettiği gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım…
Uslûbu beyan aynıyla insan!
Not:Soma’da yaşanan faciada hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin, cennetini nasip etsin. Geride kalan ailelerin, yetim kalan masum yavruların ise Allah yar ve yardımcısı olsun.. unutmayalım, ibret alalım, acılarını gerçekten yüreğimizde hissedelim.. Bu sefer ateş düştüğü yeri yakmasın yalnızca.. en azından bizimde yüzümüzü yalayıp geçsin..
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2014
22.05.2014
7.08.2013
28.03.2013
19.02.2013
6.02.2013
23.01.2013
8.01.2013
3.12.2012
18.11.2012