WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Ziya Alp

Ziya Alp
Ziya Alp
Tüm Yazıları
DENETİM BAHARI!
28.03.2013

 

Özellikle 20.yüzyılda yaşanan ve halende yaşanmaya devam eden büyük ekonomik krizler, devlet aygıtı üzerinde önemli etkiler meydana getirerek, birçok ülkede kamu yönetimlerinin yeniden yapılandırılması ihtiyacını doğurdu.

Yeni reform hareketleri, özellikle 1980’lerden bu yana öne çıkan yeni kamu yönetimi yaklaşımı çerçevesinde gerek dünya genelinde gerek Türkiye içerisinde büyük bir ivme kazandı.

Bu değişimin esas unsurları ise; kamu kaynaklarının öncelikli kamu hizmetlerine ayrılması, tahsis edilen kaynakların tespit edilen amaçlara uygun, etkin, etkili ve verimli bir şekilde kullanılması, ilgili idarelere ve bunların harcama birimlerine bütçenin hazırlanması ve uygulanması aşamalarında daha fazla yetki verilmesi, faaliyetlerin esnekliğinin arttırılması ve kaynakların yönetilmesi sürecinde hesap verebilirliğin ve saydamlığın sağlanması, olarak ifade edilebilir.

Artık günümüzde kamusal faaliyetlerin meşruluğunun, sadece hukuki ve politik dayanaklarının mevcudiyetine değil; aynı zamanda ekonomik rasyonellik ve sorun giderme kapasitelerine de bağlı olması gerektiğini söyleyebiliriz.

Netice itibariyle; dünyaya açılma perspektifini kendisine misyon edinen ve gerek düşünsel gerekse de kurumsal düzlemde Batı ittifakının bir parçası olan bir Türkiye’nin, elbette ki tüm bu reform hareketlerinden bağımsız ve izole hareket etmesi düşünülemez.

Bu çerçevede ülkemiz, 1999 yılında Helsinki Zirvesinde Avrupa Birliği’ne (AB) aday ülke olarak kabul edildikten hemen sonra, mali yönetim ve kontrol alanını düzenleyen yasal mevzuatın AB mevzuatıyla uyumlaştırılması yönünde önemli bir sürecin kapısını aralamıştır.

2000’li yılların başından itibaren ise IMF ve Dünya Bankası ile yürütülen anlaşmalar çerçevesinde kamuda “iç denetim” talebi ve ihtiyacı ön plana çıkmış; AB müktesebatına uyum sürecinde, üye ülkelerin bütçe uygulamalarında standart bir uygulama olan “Kamu İç Mali Kontrol” sisteminin ülkemizde de uygulanması hedeflenmiştir.

Yeri gelmişken şunu da ifade etmek gerekir ki; genel olarak mali reform, özelde de denetimde yeniden yapılanma süreçlerinin, sistemde yaşanan sorunlar çerçevesinde reel bir ihtiyacın hissedilmesi ya da buna gereksinim duyulması nedenleriyle sadece içsel dinamiklerin harekete geçirmesiyle gerçekleştiğini söyleyebilmemiz çok da gerçekçi olmaz aslında..

Mesela kamu alımlarına yönelik faslın açılmaması için Türkiye’nin yoğun gayret gösterdiği ya da diğer bir deyişle, bu faslın açılması için parmağını bile kıpırdatmadığı şeklindeki yorumları, bir gerçeğin ifadesi olarak kabul edecek olursak; dış etkilerin ve bu etkilere dayalı olarak aktive edilen süreçlerin, aslında ülkemiz üzerinde ne kadar etkili ve belirleyici olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.

Dolayısıyla, bu süreçte iç dinamiklerin rolü kadar ve belki de daha fazla dış dinamiklerin etkisi ve yönlendirmesi söz konusu olmuştur, diyebiliriz. Bu nedenledir ki; mali yönetim ve kontrol sistemindeki yeniden yapılanma çalışmaları(alınan uyum ve yapılandırma kredilerinin motivasyonu ve desteğiyle birlikte) özellikle Avrupa Birliği (AB) ile yapılan müzakereler çerçevesinde yol alabilmiştir.

Bazı görüşler mevcut reform süreçlerinin, sadece küresel çapta değişen ve dönüşen kamu yönetimlerinin yapısal sorunlarının sebep olduğu yeni bir denetim sistemi ve anlayışı ihtiyacından kaynaklandığını savunurken; diğer bir görüş ise, iç denetime esas reform hareketlerinin ve düzenlemelerin reel bir ihtiyaçtan kaynaklanmayıp, bu süreçte etkin olan tek faktörünküresel düzeyde hâkim siyasetin belirlediği bir ekonomi politikası olduğunu, ileri sürmektedir.

Her iki yaklaşıma ait değerlendirmelerin, bütünsel olmayan, tek boyutlu, bu nedenle de eksik ve yanıltıcı olduğu söylememiz gerekir. Zira fiili duruma baktığımızda küreselleşme, rekabet, krizler ekseninde değişen, dönüşenve böylece yapısal sorunlarına çözüm arayan bir kamu yönetimi aygıtının varlığı çok açıktır.

 Elbette ki “denetim/yönetim baharı” diyebileceğimiz böyle bir değişim ve dönüşüm süreci, eskimiş yönetim ve denetim anlayışlarını da değişmeye ve dönüşmeye zorlamakta; fiili bir denetim ihtiyacı da bu süreçten doğmaktadır ki; inşallah bu baharı dolu vurmaz..

Bununla birlikte, yapılan reformun sadece reel ihtiyaçlardan kaynaklandığını söylemek de, küresel güç merkezlerinin kurguladığı ekonomi/politiğin devlet aygıtını (kamu yönetimi) etkileme ve belirleme gücünü yok saymak gibi, mümkün ve mantıklı olmayan bir duruma işaret eder.

Aslında gerçek hayatta ve hayatın her alanında çoğunlukla olduğu gibi olayları siyah ve beyaz olarak değerlendirmekten ziyade,geçişli ve gri alanlarında olduğunu kabul etmek ve elbette ki gerçeğe asıl rengini verenin de bu grilikler olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Bu itibarla; hem reel anlamda yeni bir yönetim ve denetim yapılanması ihtiyacı söz konusudur; hem de bu ihtiyacın karşılanması, ihtiyacın kendisinden öte küresel çapta hakimolanekonomik ve politik bir görüşün çizdiği çerçevede ve önemli ölçüde onun yönlendirme gücü ilegerçekleştirilmektedir.

Bununla birlikte yapılması gereken; politik süreçlerin bu reforma olan olumsuz etkilerini, yeniden yapılanmanın eksikliklerini, handikaplarını ve çelişkilerini tespit ederek, sistemin işleyişini kendi rayına oturtmaktır.

Sonuç itibariyle; Türk kamu mali yönetimi sistemine yeni giren 5018 sayılı kanun kapsamındaki “iç denetim” sisteminin yüksek lisans ve doktora tezleri, yazılar, makaleler, tv programları ve benzeri araçlar yoluyla yapıcı ve eleştirel bir gözle incelenmesi, çözüm önerileri getirilmesi ve yaşanan sorunlarınortak bir konsensüs arayışıyla giderilmesi, kamu yönetimimizin sağlıklı bir geleceğe kavuşması açısından elzemdir.

Bu çalışmalar yapılırken, reform sürecinin eksiklikleri, uygulamada yaşanan tıkanıklıklar, iç denetime ve mali kontrole ilişkin düzenlemelerin kendi içinde barındırdığı çelişkiler gibi hususlarla birlikte, tüm bunlara yönelik yapıcı eleştiriler ve çözüm yolları da dile getirilmelidir.

İç denetimi sadece mevzuat açısından teknik bir araç olarak ele alan her tez, makale, yazı ve görüş bir anlamda eksik kalacaktır. Dolayısıyla böylesine köklü ve önemli bir dönüşümün ardında yatan ve onu belirleyen siyasi, ekonomik ve toplumsal unsurların neler olduğu üzerinde kuramsal bir çözümleme yapılması ihtiyacının, özellikle akademik çevrelerce dikkate alınması, meseleyi doğru bir zeminde tartışma ve sorunları çözme istikametinde büyük ve önemli bir adım olacaktır.






Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber İhbar