WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Ziya Alp

Ziya Alp
Ziya Alp
Tüm Yazıları
KAMU’DAN ÖZEL SEKTÖRE GEÇİŞLERDE ÜÇ YILLIK SINIRLAMA KESİN ÇÖZÜM MÜ?
12.03.2012

 

   Yakın zamana kadar, eleştiriye kapalı, yeniliklere ve değişime aşırı şüphecilikle yaklaşan, denetim mekanizmasını araç olarak değil amaç olarak kabul eden, grup menfaatlerini zaman zaman kamu menfaatlerinin önüne geçiren bir denetim bürokrasisi söz konusu idi. Hali hazırda bir takım reformlar, yeniden yapılandırma çalışmaları yürütülse bile, geleneksel bürokratik zihniyetin ve yapının henüz tamamıyla izole edilebildiğini söyleyebilmemiz oldukça zor.

   Öyle ki; kişisel ve sınıfsal menfaatlerini yeri geldiğinde devlet ve toplum menfaatlerinin önünde kabul eden bu zihniyet, devlet ve kamu yönetiminin değişen ve dönüşen anlayışına rağmen eski kamu yönetimi mantalitesini devam ettirmek hususunda direnmekte; bununla da yetinmeyerek, yönetim sürecini aksatan ve yavaşlatan bir engele dönüşmektedir.

   Özellikle geçtiğimiz yıllarda, bazı denetim kurullarında görevli bir kısım üyelerin,yine bir kısım siyaset ve piyasa aktörleri ile birlikte, denetim imajını ve güvenirliğini zedeleyebilecek etik dışı ilişkilerin tarafı olmaları, denetim işlevine ve denetim elemanlarına olan güvenin büyük oranda zedelenmesine yol açmıştı.

   Bununla birlikte sevindirici bir gelişme olarak, 10 Temmuz 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan ve vergi denetim sistemini yeniden yapılandıran kararnameyle[1] birlikte özel sektöre geçiş şartları yeniden düzenlendi.

   Buna göre; vergi incelemesine yetkili olanların, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl içinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya iş alması yasaklanarak; bu yasağa uymayanlar hakkında2531 sayılıKamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması kararlaştırıldı.Yani bu kanuna aykırı harekette bulunanlar altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaklar..

   Özetle; denetim elemanları kamuda görevde bulundukları son üç yıl içerisinde incelemesini yaptıkları firmalarda, kamudan ayrıldıkları tarihten itibaren üç yıl süre ile görev alamayacaklar.

   Elbette ki bu yasal düzenlemenin olumlu bir adım olduğunu kabul etsek bile, köklü bir çözüm getirdiğini söyleyemeyiz. Zira,bahse konu hastalıklı, ısrarcı ve kötüniyetli zihniyet değişmediği sürece bu üç yıllık sınırlandırma tedbiri, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışıyla,katlanılabilir bir “maliyet” unsuru olarak kabul edilecek ve maalesef boşa çıkarılma tehlikesiyle yüz yüze kalabilecektir. Yani, özel sektöre geçişlerde ilk üç yıl,gayri resmi çalışma formülleri üretilmek ya da bu süreçte“hatır kırmayacak(!)” firmalar kullanılmak suretiyle rahatlıklaaşılabilecektir; ya da en azından böyle bir ihtimalin varlığını dikkate almak gerekir. Bulunan formülün taraflara yüklediği maliyetin katlanılabilir olma düzeyini ise, tarafların elde etmeyi bekledikleri muhtemel menfaatlerin büyüklüğü belirleyecektir.

   Elbette yapılan bu değerlendirmeler, özel sektöre geçen bütün denetim elemanlarına şamil değildir. Görevini layıkıyla yapan ve meşru yollarla özel sektörde çalışmayı tercih etmiş nice değerli denetim elemanının olduğunu da dikkate almak gerekir. Bilgi ve tecrübeleriyle piyasa aktörlerini doğru bir şekilde yönlendiren ve onlara rehberlik yapan bir anlayış elbette eleştirilerimizin dışında kalmaktadır. Bizim eleştirilerimiz, görevini kötüye kullanmak suretiyle denetlediği firma lehine haksız ve yersiz insiyatif kullanan ve bunun karşılığında yüksek maaşlarla denetlediği yahut bir şekilde ilişki kurduğu şirketlere transfer olan görevlilere yöneliktir.

   İşte önemli olan da bu tür meşru, iyiniyetli ve faydalı geçişlerin haricindeki; gayrimeşru, etik olmayan ve uzun vadede zararlı olabilecekgeçişlerin önüne geçebilmektir. Bunun çözümü içinse, yukardan ve bütüncül bir anlayışın esas alındığı bir analiz sürecinin yürütülmesi zorunludur.

   Bu itibarla; özlük haklarının düzeltilmesi, maddi olanakların arttırılması, emeklilik rejiminin emekli oluncaya kadar kamuda çalışmayı teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenmesi, mesleki saygınlığın sağlanması, mesleki bilgi ve eğitim düzeyinin maksimum seviyeye çıkartılması, bireysel ve insani niteliklerin ve kalitenin yükseltilmesi, meslek içi yükselme ve kariyer imkânlarının performansa göre belirlenmesi, gayri hukuki ve etik dışı ilişkilerin en ağır şekilde yaptırıma bağlanması gibi hususlar, üzerinde özellikle çalışılması gereken önemli konulardır.

   Ama daha da önemlisi,1997 yılında post modern bir örneğini yaşadığımız üzere, demokrasiye müdahale zemininin oluşturulması yoluyla en az 50-100 milyar doların iç edilerek Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununun gerçekleştirildiği bir zamanda, en azından sermaye kesimiyle kurdukları organik ilişkiler bağlamında belli bir rolü ve görevi olanların sorumlulukları tartışılırken, bu süreçte yer alan denetim elemanlarının hangi tavrı aldığınave görevlerini hakkıyla yapıp yapmadıklarına ilişkin bir özeleştirinin başlatılması gerekmez mi?

   Ve tüm bu yaşanmışlıklar bağlamında ve en kritik zamanlarda, gerek özel kesimde gerekse de kamuda oynanan rolün ve gerçekleştirilen denetim faaliyetinin;para, menfaat, hukuk ve demokrasi denkleminde ne kadar düzgün, bağımsız, adil ve saygı değer olduğunun, sorumluluğu olan diğer kamu ve özel kesim aktörleriyle beraber, adalet ve vicdan terazilerinde tartılmasının zamanı gelmedi mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • brkn

    brkn

    15.09.2011 21:21

    kabaklı gözleme

Yazarlar

Haber İhbar