
05304670437
Ziya Alp
Özellikle 90’lı yıllardan itibaren denetim sistemleri temel olarak birbirine yaklaşmakla beraber, her ülkenin kendi kurumsal kültürü, kapasitesi ve gelenekleri dikkate alındığında model ve uygulama örneklerinde farklılıklar söz konusu olabilmektedir.
İngiltere, Hollanda gibi ülkeler “Kuzey Model” olarak adlandırılan ve yönetim sorumluluğunu esas alan adem-i merkezi bir yapılanmaya sahipken; Fransa, Portekiz, İspanya ve Lüksemburg gibi “Güney Model” olarak isimlendirilen ülkelerde ise, merkezi bir model söz konusudur. Ayrıca Almanya gibi bazı AB üyesi ülkeler, karma bir sisteme sahiptirler.
İngiltere’nin lokomotif olduğu kuzey modelde, yönetim sorumluluğuyaklaşımının öne çıktığını söyleyebiliriz. Bu yaklaşımın geleneksel yaklaşımdan belki de en önemli farkı; hesap verebilirlik ilkesinin kurumsal düzeyde hayata geçirilmesidir. Yani hesap verebilirlik sadece kişisel düzeyde değil aynı zamanda kurumsal düzeyde de gerçekleşmektedir.
Halbuki özellikle ülkemizde yakın zamana kadar hesap verme ilkesi ağırlıklı olarak şahsi bir süreç olarak kabul edilmekteydi. Kurumu temsil eden üst yöneticilerin, sahip oldukları yetkinin genişliğine rağmen sorumluluk düzeyleri çok sınırlı iken; daha alt düzeyde görev yapan memurların ise yetkilerine kıyasla aşırısorumlulukları söz konusu idi. Yetki ve sorumluluk dengesi kurulamamıştı.
Kuzey Modelde, yetkilerin daha ziyade yerel yönetimlere devredildiğini ve merkezde bakanlıkların sınırlı sayıda personel istihdam ettiğini söylememiz mümkündür. Bu modele ilişkin diğer bir nitelik de, kamu idarelerinin çoğunlukla kendi tüzel kişiliklerinin olması ve buna bağlı bütçeleri ile idare edilmeleridir.
İngiltere ve Amerika gibi ülkelerde kamu kurum ve kuruluşların çoğunluğu, iç denetimin önemini anlamış olmalarına rağmen, ancak 20.yy başlarında bu sistemi benimsemişlerdir, diyebiliriz. Tabi sistem zaman içinde değişiklikler geçirmiştir. Ancak yakın zamanlara kadar iç denetim için birincil görev; hataların ve suiistimallerin tespit edilmesi, önlenmesi ile gelirlerin toplanması ve harcama öncesi işlemlerin incelenmesi hususlarından ibaretti. 2000’li yıllardan sonra ise; iç denetim, daha ziyade iç kontrol sisteminin gözden geçirilmesine odaklanarak daha bütünsel ve sistemci bir anlayışla uygulanmaya başlanmıştır.
Gelinen aşamada, iç denetim kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesindeki bağımsız bir değerlendirme faaliyeti olarak kabul edilmektedir. Sistemin esas maksadı; iç kontrol sisteminin, mali yapının ve diğer yönetim fonksiyonlarının etkinliğini ölçmek ve değerlendirmektir. Keza, İngiltere Hazinesi tarafından yayımlanan “Kamu İç Denetim Standartları” başlıklı belgede iç denetim şöyle tanımlanmaktadır: İç denetim, bir organizasyonun bünyesindeki bağımsız ve tarafsız değerlendirme hizmetidir.
Fransa’da ise örgütlenme sistemi, merkezi, bölgesel ve komün olarak isimlendirilen üçlü bir yapıya sahiptir; mali sistem de bu yapı içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla yönetim sistemine uygun bir mali sistem söz konusudur. Harcama sonrası denetim faaliyetleri ise, hazine işlevlerini de içeren “Muhasebat Genel Müdürlüğü” eliyle yürütülmektedir. Bu genel müdürlüğe bağlı ve gerek merkezi gerekse de bölgesel düzeyde faaliyet gösteren denetçiler bütün kamu kurumlarının mali denetimlerini yapmaktadırlar.
Fransa’da iç denetim görevleri, kurumların mevcut müfettişleri tarafından yerine getirilmektedir. Ekonomi, Maliye ve Endüstri Bakanlığında ve diğer bakanlık ve kamu kuruluşlarında salt “iç denetçi” kadro ve ünvanı bulunmamaktadır. İç denetim bir misyon olup bu fonksiyon ‘müfettiş’ (ınspecteur Principaux Auditeurs- IP veInspecteur Auditeurs-IA) ünvanlı denetçiler tarafından yerine getirilmektedir.
Görüldüğü üzere, denetim fonksiyonlarının bazı ülkelerde tamamının belli bir unvan altında icra edildiği, bazılarında ise ayrıştırıldığı ve daha ziyade karma yapıların mevcut olduğu bir tablo söz konusudur.
Örneğin, ABD’nde mevcut olan genel müfettişler, iç denetim, teftiş, soruşturma, yolsuzluk araştırması vb. tüm fonksiyonları yerine getirirken; Hollanda’da ise iç denetim sisteminin ayrı bir birim olarak etkin olduğu, ayrıntılı incelemelerde ise teftiş birimlerinin kullanıldığı bir yapı mevcuttur.
Ayrıca bir çok Latin Amerika ülkesi de iç kontrol sistemini adem-i merkeziyetçi anlayışa göre yeniden oluşturmuş; iç denetimi daha da geliştirme yönünde çeşitli adımlar atmıştır.
AB’ne aday ülkelerdeki denetim sistemleri için özetle şunlar söylenebilir: Bazı ülkelerin denetim sistemleri merkezi bir anlayışla yapılandırılırken, bir kısmı ise,adem-i merkezi bir yapılanmaya gitmiştir. Bazı ülkelerde danışma niteliğine haiz kurul ya da komite bulunmasına rağmen, bazılarında bu tür bir örgütlenmeye gidilmemiştir. Ayrıca bazı ülkelerde iç denetçilerin görevlendirilmesini bizzat Maliye Bakanlığı yapmaktadır.
Genel olarak baktığımızda ise, bilhassa gelişmiş devletler tarafından iç denetim fonksiyonuna özel bir önem verildiğini ve pek çok ülkede de, iç denetimin yanında yolsuzlukları önlemeye dönük farklı örgütlenmelere gidildiğini görmekteyiz.
Türkiye’de ise farklı ünvanlar ve fonksiyonlara sahip çeşitli denetim elemanlarının çok başlı bir yapı içinde görev icra ettiğini görüyoruz. Özellikle AB ile müzakereler çerçevesinde denetim birimlerinin dağınıklığının giderilmesine yönelik çalışmalar sadece, Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri nezdinde vergi denetim sistemi açısından gerçekleştirilmiş görünüyor.
Halbuki, vergi denetimi dışında kalan büyük bir kamusal denetim alanında çok başlılığın, özellikle iç denetçi, müfettiş ve kontrolör ekseninde halen sürdüğünü görüyoruz. Sonuçta; yukarıda bahsettiğimiz yabancı ülke örneklerinden hareketle bu çok başlılığın giderilmesi ve en azından farklı fonksiyonlar icra eden denetim elemanlarının, ortak bir sistem ve koordinasyon içerisinde senkronize bir yapıya kavuşturulması, sağlıklı ve etkin bir kamusal denetim faaliyetinin sürdürülebilirliği açısından faydalı olacaktır.
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2014
22.05.2014
7.08.2013
28.03.2013
19.02.2013
6.02.2013
23.01.2013
8.01.2013
3.12.2012
18.11.2012