
05304670437
Ziya Alp
Dostoyevski, “Tanrı yoksa insan da yoktur. İnsan yoksa sorumluluk yoktur. Sorumluluk yoksa suç da yoktur. Öyleyse Tanrı yoksa suç yoktur. Tanrı yoksa her şey mübâhtır” der.
Son günlerde hem ülkemizde hem de sınırlarımızın dışında birileri yine vahşet yarışında gemi azıya aldı.. her yerde ağlayan çoluk çocuk, bağrışan kadınlar, inleyen insanlar, parçalanmış bedenler, yürekler, cesetler..
Tek bir insanı haksız yere öldürmeyi, bütün bir insanlığı öldürmekle eş tutan bir dinin mensupları, (ya da öyle olduklarını ifade edenler) kendi aralarında büyük bir fitne kızıştırmışlar ve fitne kazanını kaynatıp durmaktalar.. ve kan gölüne çevirdikleri dünya evini, gönül evlerini yıka yıka yapacakları zannına kapılmış, gidiyorlar… halbuki kırdıkları, ezip geçtikleri her bir gönül koskoca bir dünyanın ve hatta kainatın kıyameti gibi bir şeydir aslında… Zira alemlere sığmayan Dost gönüllere sığmıştır.. Gönülleri yaralayan her şey “O” na karşı yapılmış sayılır.. bunun içindir ki; mazlumun duası reddolunmaz, belki tehir olunur ama eninde sonunda tahakkuk eder..
Sonuç olarak; er ya da geç, öyle ya da böyle, babadan kalma iktidarlarıyla ilânihaye hükmedeceklerini zannedenlerin devri kapanmak üzere artık.. her ne kadar bu dönem dolaylı yoldan başka zalimlerin elinden olsa bile sonuç değişmez.. hatırladığım kadarıyla bir hadiste şöyle buyuruluyor; “Zalim Allah’ın kılıcıdır, onunla diğer zalimlerden intikamını alır.. sonra döner o zalimden de intikam alır”.. son yaşanan hadiseleri bu söz ekseninde değerlendirmek doğru olur, sanırım…
Buna rağmen gözlemlediğim bir şey var ki; insanlar ve özellikle de kendisini dindar olarak niteleyen bazı kesimler büyük bir vurdumduymazlık içindeler.. önceki yıllarda yaşanan bazı elim gelişmeler karşısında haklı olarak ortalığı ayağa kaldıran, eylemler yapan, mazlum ve mağdur halkların acılarını yüreklerinde hissedip feryat ve çığlık olarak dışarıya aksettiren kesimlerher nedense görece olarak büyük bir sessizlik içinde..
Acaba hizipçilik, mezhepçilik, grupçuluk, cemaatçilik ve particilik gibi taassup seviyesine ulaşmış aidiyetler, İslam’a olan bağlılığın önüne mi geçmeye başladı.. eğer böyleyse işimiz çok zor demektir.. zira ayrılığın, tefrikanın, dedikodunun, fitne’nin, nefsani mücadelelerin olduğu yerlere ve toplumlara, Allah’ın rahmet nazarıyla tecelli etmeyeceğini söylüyor, Allah’ın Peygamberi…
Öyle gözüküyor ki; İslam dünyası kendi içinde öncelikle bu duygusal birlikteliği sağlayamadığı, iftiraklarını, ayrılıklarını derinleştirdiği, birbiriyle uğraştığı, birbirlerinin ayağına çelme takmaya çalıştığı sürece huzuru bulamayacak..ve beklediği saadet bir dahaki bahara, belki de baharlara kalacak..
Akıllar başlara toplanacağı ve tarihten ibret alınacağı ana kadar yine zulüm, kan ve gözyaşı eksik olmayacak buralardan.. ve bu üç kavramla anılacak Müslüman coğrafyası, neredeyse yüz elli yıldır olduğu gibi..
Ve şu son günlerde yaşanan vahim hadiselerkarşısında insanlığımızın çapını, düzeyini bir kez daha görmüş olduk malesef. Maruz kalınan bu acı gerçek, Akif’in ifadeleriyle, Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile; Alem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile..! sözlerinin acıtan ve yürekleri buz kestiren dondurucu soğukluğuyla birlikte yüzlerde bir tokat gibi patladı..patlamaya devam ediyor..
Evet, insanın kıratı, değeri, gerçek yüzü, zor zamanlarda ve şahsi istikbali söz konusu olduğunda ortaya çıkarmış..
Birgün Mevlana ve müritleri yolda yürürlerken birkaç köpek yavrusuna rastlamışlar. Öyle tatlı ve kardeşçe oynuyorlarmış ki, müritlerden birisi şöyle demekten kendisini alamamış: Hocam keşke insanlarda şu eniklerden ibret alsa, bakın ne güzel, kardeşçe geçinip gidiyorlar..Bunun üzerine Mevlana şöyle demiş: Hele bi kemik at bakalım ortalarına da, o zaman görürsün kardeşliği, dostluğu!
Sevdiğin şeylerden fedakârlıkta bulunamıyorsan, üstüne üstlük arzuların, çıkarların, menfaatlerin ve istikbalin için bütün değerlerini ve ilkelerini ayaklar altına alabiliyorsan, şöyle diyebiliriz senin için: Müslümanlık nerde, geçmiş senden insanlık bile..alemi aldatmaksa niyetin, aldanan yok nafile..
Evet ortada bir iktidar söz konusu ise bazıları için her şey mübâh.. en başta Müslümanların, masum insanların kanı ve canı!
Üstelik bebek, çocuk, kadın ve ihtiyar demeden..
Zira, insan düşünen bir hayvan onların nezdinde, eşref-i mahlukat değil.. insan yok onlar için… çünkü “Tanrı” yok.
Lise yıllarında bir tartışma esnasında bir öğrenci; Hz. Mevlana’nın gel ne olursan ol yine gel , isten Mecusi ister putperest….diye devam eden meşhur sözünü hafife alır bir şekilde şöyle demişti: Bosnalı Müslümanlara soykırım yapan insanlarda bu sözün muhatabımı yani şimdi.. ? diye sormuştu, eleştirel bir tonla.. bir anda bütün sınıf buz kesmiş din kültürü ve ahlak bilgisi hocamız birkaç saniye kala kalmıştı öylece.
Ardından oturduğum yerden kalkmadan şöyle demiştim: Sanırım Mevlana bu sözü insanlar için söylemiş olmalı.. Bosna’da yaşanan katliamları gülerek işleyenler nasıl insan olabilir? İnsan olmadıkları içinde bu sözün muhatabı olamazlar..
Bu cevabım üzerine ne soruyu ortaya atan arkadaş ne diğer arkadaşlarım ne de hocamız aksi yönde hiçbir şey demediler.. yer yer evet doğru homurtuları duyuldu belli belirsiz.. galiba sessiz ve zımni bir kabul oluşmuştu sözlerim üzerine tüm sınıfta..
Evet gerçek şu ki; insan, melek-şeytan arasında yer alan geniş bir spektrumda,ve bir çok aşaması ve mertebesi olan çizgide kendine yer bulabilen bir varlık.. evet, insan var melek gibi rahmete garkolan, insan var şeytana rahmet okutturan..
Yazının başında ünlü rus yazardan aktardığım sözler bana bu hadiseyi anımsatmıştı. Evet bazılarına göre “Tanrı” yoksa…insan da yok.. insan yoksa insanlıkta olamaz,dolayısıyla ne sorumluluk vardır, ne suç, ne vicdan, ne ahlak, ne hukuk.. sadece canavarlık kalmıştır geriye artık..
Sonuç olarak “Tanrı” yoksa her şey mubahtır, birileri için… yani kaostur, kargaşadır, fitnedir, zulümdür, kandır, gözyaşıdır.. ve kesin çözüm ne sokakta, ne dağda, ne de parlamentodadır. Gelinen noktada öyle görünüyor ki; çözüm, bozulmuş ve kokuşmuş yüreklerin yeniden tamir edilmesindedir..
Çözüm “O”na dönmektir..
Buyurdukları üzere:
“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır; İşler döner dolaşır Allah’a varır!
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2014
22.05.2014
7.08.2013
28.03.2013
19.02.2013
6.02.2013
23.01.2013
8.01.2013
3.12.2012
18.11.2012