
05304670437
Ziya Alp
“TAŞRAYA VERİR TALKINI; MERKEZ YUTAR SALKIMI” !
(666 SAYILI KHK İLE EŞİT İŞE AYRIK ÜCRET)
Trajik ve yaşanmış bir olayı konu alan “Öldüren Bürokrasi” adlı yazıya büyük ilgi gösteren ve samimi yorumlarını esirgemeyen herkese, özellikle de muhasebe ve milli emlak denetmeni arkadaşlara teşekkürlerimi sunarım. Onların sıkıntılarına az dahi olsa bir ses ve nefes olabildiysem ne mutlu bana !
Elbette ki görüşlerini belli bir platformda paylaşma imkânına sahip olan insanların bu imkânlarını, eğrinin karşısında durarak değerlendirmeleri gerektiğine inanıyorum. Romalı düşünür Augustinus’un[1] dediği gibi: “Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek daha iyidir!”
Bu yazıda ise, 666 sayılı KHK’yı özellikle iç denetçiler açısından ele almak istiyorum. Çok geniş ve kapsamlı bir düzenleme olduğu için hatalarımız olursa affola…
2 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan, 666 sayılı KHK ile eşit işe eşit ücretilkesi adı altında birçok değişiklik yapıldı.
Ancak yapılan düzenlemelerin içeriğine ve mantığına baktığımızda, eşit işe eşit ücret ilkesinin değil; genel itibariyle merkez ve taşra ayrımına dayanan bir mantığın esas alındığını görüyoruz.
Yapılan işin niteliği ve önem derecesi, personel sayısı dikkate alınmadan; ağırlıklı olarak merkezde ya da taşrada görev yapma kriterine göre aynı ünvana sahip olanların statü ve ücret rejimi bakımından eşitlenmeye çalışıldığı bir düzenleme söz konusu. Bazı kamu personeli, merkezdekilerle aynı ünvana sahip olduğu ve aynı işi yaptığı halde, sadece merkez dışında görev yaptığı için daha altta bir statü ve ücret rejimine layık görülmüş.
Yani ortak ünvana sahip iki memur aynı işi yapıyor; sahip oldukları ünvanları aynı aşamalardan ve sınavlardan geçerek elde ediyorlar; ancak birisi merkezde diğeri ise merkez dışında görev yapıyor olma gerekçesiyle kendi içlerinde ayrıma tabi tutuluyorlar.Evet bu ayrım, bazı kamu personeli açısından hayata geçirilmiş görünüyor.
Özel bütçeli diğer idarelerde görev yapan iç denetçiler ile üniversitelerde görev yapan iç denetçiler yukarıda bahsedilen hususlar bakımından kategorize edilmiş.
Örneğin; Sağlık Bakanlığının merkez teşkilatında yer alıp, özel bütçeli bir idare olan Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünde görev yapan bir iç denetçi ile aynı şehirde bulunan bir üniversitede görev yapan iç denetçi arasında; görevin gerektirdiği nitelikler, sahip oldukları iç denetim yetkisinin yasal dayanağı, atanma usulleri açısından bir fark olmamasınave hatta yetkilerini aldıkları 5018 sayılı yasaya ekli aynı cetvelde (II sayılı cetvel) yer alan kurumlarda görev yapmalarına rağmen, üniversitelerde görev yapan iç denetçiler aleyhine,statü ve ücret rejimi bakımından suni bir ayrım oluşturulmuş.
Benzer bir durum mahalli idarelerde görev yapan iç denetçiler için de geçerli maalesef..
Hani eşit işe eşit ücret olacaktı…666 sayılı KHK ile bu ilke arasında bariz bir çelişki olduğu çok açık ! Bunun adı “eşit işe eşit ücret” olamaz; olsa olsa“eşit işe ayrık ücret”olur ! Aslında bu düzenlemeler, “eşit işe eşit ücret” maskesi altında; tam bir “Ele (Taşraya) verir talkını kendi (Merkez) yutar salkımı” özdeyişinin acı bir yansıması olmuştur… !
Bununla birlikte son düzenlemelerin kendi içerisinde dahi bazı çelişkiler mevcut. Düzenlemelerde daha ziyade merkez ve taşra ayrımı esas alınmasına rağmen; nedense, merkezde görev yapan bakanlık daire başkanlarıyla, büyükşehir belediyeleri daire başkanlarının aynı statü ve maaş rejiminde eşitlenmeye çalışıldığı görülüyor.Bu böyle olmakla birlikte bakanlık iç denetçileri ile Büyükşehir belediyeleri iç denetçileri ise, gerek statü gerekse de maaş rejimi açısından ayrıma tabi tutulmuş.
Kendi mantıksal silsilesinde dahi tenakuzlar olan böyle bir düzenlemenin kasıtlı ve kötü niyetli olmadığını söylemek saflık olur !
Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere; bürokratik oligarşinin kaleleri olarak kabul edilen bazı kurulların kaldırılmasıyla sorunun çözüldüğü düşünüldü. Halbuki bu kurullarınbazı üyeleri, önemli idari görevlerde bulunmaları hasebiylebürokrasi içindeki etkin konumlarını halen sürdürüyorlar. Dolayısıyla bahse konu KHK’lara ilişkin bazı değişikliklerin bir tür “bilinçli eylemler” faaliyeti olduğu kanaatini taşıyorum.
Bu noktada siyasal iktidarın çok dikkatli olması gerek. Zira, buradaasıl tehlikeli olan konu; esasen yapılmak istenen haksız düzenlemelerin, bazı haklı ve doğru düzenlemelerle birlikte yapılarak, tabiri caizse kamufle edilmek suretiyle gözden kaçırılmak istenmesidir. !
Bahse konu düzenlemelerin dile getirmeye çalıştığımız ayrıntılarından, Sayın Başbakan’ın haberinin olduğunu zannetmiyorum. Bu noktada danışmanlarına iş düşüyor. Bir an önce kendisini uyarmaları ve bu tür haksız düzenlemelerin değiştirilmesi yönünde acilen ciddi adımlar atılması ihtiyacını Başbakanlık nezdinde gündeme getirmeleri gerekiyor. Aksi takdirde kamu yönetiminin, büyük bir haksızlığın ve memnuniyetsizliğin gölgesinde yıpranması ve belki de bir kaosun içine doğru sürüklenmesi ihtimali söz konusu..
Oluşacak kaostan ise en başta, eski statülerini kaybetmiş olan derin bürokrasinin temsilcileri yararlanacak ve eski yapıyı yeni bir imajla diriltmeye çalışacaklardır.Tıpkı 656 ve 666 sayılı KHK’ların sözde gerekçesiyle içerikleri arasındaki inanılması güç bazı çelişkilerin mevcudiyetinin işaret ettiği gibi..!
Burada temel sorun, belli bir ücret ya da statümeselesi değil. Asıl problem; daha işin başında, iç denetim müessesesi içinde ikilik yaratma, gücünü bölme ve dağıtma niyetinin varlığıdır. Bu noktada özellikle Bakanlıklarda, bağlı ya da ilgili kurumlarda görev yapan iç denetçilerin tavırları çok önemli. Eğer kendi hesaplarına oluşturulan bu aldatıcı avantajı, sahici bir kazanım olarak görür ve perde arkasında asıl yapılmak istenen şeyi görmez ya da görmezden gelirlerse; maalesef iç denetim, kendi içinde birlik ve beraberliğini sağlayamayacağından, zamanla kendi varlığının dahi sorgulandığına ve belki de yok edildiğine şahit olacaktır. !
Yazarlar
-
Emre KetenMetal Değil Umut Üretiyoruz Yerli ve Milli Tıbbi cihazlar 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim AtalayBolu- Mengen’de Yaşayan 8.Yöresel Kültür- Giyim Şenliği 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Emin CandanSiyaset Artık Beyinde Kazanılıyor 20.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TÜRKANBOYKOTA BOYKOT LAZIM 6.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ali ÖzdemirKar tatili tembelliğe teşviktir 27.11.2024 Tüm Yazıları
-
Hasan LökKarabük Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? 19.04.2024 Tüm Yazıları
-
Hayreddin ÖzdenMedenileşme 12.03.2024 Tüm Yazıları
-
Mustafa Nuri Gürsoy“Hakikati kaybettik ve uzun sürdü bunaklığımız.” 31.12.2023 Tüm Yazıları
-
Özcan ÖzdemirMAÇ “O AN “ BİTTİ… 4.12.2023 Tüm Yazıları
-
Kemal Hilmi ÇelebiYKS 2023 ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER. 22.07.2023 Tüm Yazıları
-
Vehbi CamgözBU SEÇİMDE NEYİ OYLAYACAĞIZ !!!? 24.03.2023 Tüm Yazıları
-
Tahsin ÖtgüçİSLAMIN ENGELLİYE BAKIŞI 28.11.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa Cop“BOLU” MERKEZ “GÖL HAMİDİYE”DE ”KÖY YAŞAM MERKEZİ”AÇILIŞ TÖRENİNDEN... 21.09.2022 Tüm Yazıları
-
Ömer MadenBİR KEDİM BİLE VAR ANLIYOR MUSUN? (2) 5.08.2022 Tüm Yazıları
-
Fatih PekerMAVİ KELEBEK HİKAYESİ 14.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2014
22.05.2014
7.08.2013
28.03.2013
19.02.2013
6.02.2013
23.01.2013
8.01.2013
3.12.2012
18.11.2012