WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05304670437

Mobil Uygulamalarımızı Hemen İndir

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız

Ziya Alp

Ziya Alp
Ziya Alp
Tüm Yazıları
SIR’RINI KORU !
7.05.2012

 

Aynaya da farsça aslıyla ayine, herhangi bir görüntüyü yansıtabilmek için, kalay, gümüş, alüminyum gibi metallerle bir yüzü itibariyle cilalanan; ve bu cilanın da “sır” olarak isimlendirildiği bir nesnedir. Sırları döküldüğü vakit ise, basit bir cam parçasından farksızdır artık.. ne kendini ne de bir başkasını görünür ve anlamlı kılabilir..

İnsan da “sır”lı bir aynadır aslında.. varlığın renklerini, şekillerini ve seslerini görünür ve anlamlı kılan..Öyle ki; yüce Yaratıcı’nın binbir ismi onun varlığında tecelli eder, yansır.. Her hareketinde, her sözünde, her bakışında O’na ait bir şeyler sızar gönüllerimize..Hz. Ali’nin sözlerini mealen ifade edecek olursak; İnsan dürülmüş bir kainat; kainat ise şerhedilmiş, açılmış bir İnsan’dır.. Yani, insan bir açıdan herşey’dir; ve herşey onun içindir..! Bu kadar yüce bir kıymete sahiptir. Çünkü en şerefli olarak varlık sahasına çıkarılmıştır.

Ona bu şerefi veren, varlığını borçlu olduğuGücükabul etmeyen ve “O”na isyan eden bir insanın,her nedense emeksiz yemek olmaz düsturunu sadece bu dünya için anlayıp,öte dünya bağlamında görmezden gelmesi ve şerefini bu şekilde muhafaza edebileceğini zannetmesi, tıpkı kendisinin bile inanmadığı iç temizliği söylemi misali, geçici ve sahte bir avuntu vermesi dışındaboş ve faydasızdır.

Bu sır’dır ki, insanın varlığında tecelli eden hakikatlerin ortaya çıkmasına ve görünmesine vesiledir..

Bu yüzden insan, en başta sahip olduğu sırrı canı ve kanı gibikorumalı ve sırrına sahip çıkmalıdır.

Peki sır nedir?

Sır, insanın yaratılış gayesidir. Elestbezminde kendisini var kılan Yüce Yaratıcı’ya verdiği söz’dür.

Ve bu sözden mülhem;

Bazen, fettan bir bakış karşısında içten ve dıştan gelen tüm baskılara rağmen yüzünü çevirmek..

Bazen, tüyü bitmemiş bir yetimin hakkının yendiği bir ortamda,ortalığı ayağa kaldırmak..

Bazen size ait olmayan bir şeyi (o şey ne kadar değerli olursa olsun), sahibine vermek..

Sır kalması gereken bir sözü, dünyayı ayaklarınıza serseler bile açıklamamak..

Ve elbette ki; ellerinizin, yüreğinizin ve ciğerlerinizin yanmasınarağmen, varlığınızın anlamı ve gayesine uygun bir şekilde yaşamaya azmetmektir…

Maaş, makam, terfi için binbir takla atıp yaltaklanmamak; ve bütün bunlar için bile olsa dürüstlükten, doğruluktan, ahlaktan, hukuktan ve haktan, asla taviz vermemektir..

Yalnız, fakir, gariban, gıcık ve enayi(!) olma riskine rağmen doğruyu söylemekten, yazmaktanve yapmaktan geri durmamaktır..

Biliyorum elbette bunları söylemek ve yazmak kolay, ancak yaşamak çok zordur. Evet öyledir ama, karşılığında elde etmeyi beklediğimiz sonsuz mutluluk, öyle kolayca elde edilebilecek kadarbasit ve değersiz bir şey değildir. Tabi ki; bir bedel ödemek gerekir; zira, büyük ve değerli şeyler büyük bedeller ödemeyi gerektirir.

Hz. Peygamberin ifadesine göre; Allahiki kolaylığı ve iki zorluğu kuluna bir arada vermez. Yani bir insan bu dünyada keyfince yaşamışsa; öte tarafta çok terleyecek demektir. Fakat, bu dünyada her türlü sıkıntıya rağmenkeyfince değil de, Allah’ın emrince yaşamışsa; öte tarafta ebedi mutluluğa erişecektir..Biraz kabaca olacak ama, ne demişler: Ne kadar ekmek, o kadar köfte.. Yani ne kadar emek, para, bedel verirsen o kadar karşılık alırsın…

Bu itibarla, eğer sizi ebedi mutluluğa ulaştıracak “Sır”rınızı ifşa eder ve verdiğiniz sözü önemsemez, küçümser, yok sayar ve görmezden gelirseniz, tıpkı sırları dökülen bir aynanınvarlık sebebini yitirmesi gibi kırılıp dökülür; anlamsız bir hayatın ağırlığı altında kalır ve ezilirsiniz..Ve sonrasında, birçok tatminsizlikler, psikosomatik rahatsızlıklar, can sıkıntıları, depresyonlar..ve daha nice içinden çıkılmaz karanlıklar…

Tam da bunun için tekrar ifade etmek gerekirse; en büyük “Sır”; en büyük gaye, elestbezminde Allah’a verdiğimiz söz’dür: Evet, Sen bizim Rabbimiz’sin!. Bu söz ki; O’nu kendimize Rab kabul ettiğimiz ve dolayısıyla O’nun her türlü imtihanlarına ve terbiyesine baştan teslim olduğumuzugösterir..

Dolayısıyla Allah’a verdiği söze sadık olmayan bir insanın en büyük ihaneti işlediğine şüphe yoktur..Başkalarına (şahsi menfaat temin etmek gayesiyle) diyet borcu olanların, Allah’a olan sözünü az bir paha karşılığında satmaları(tıpkı Faust’unMefisto’ya sattığı gibi)kuvvetle muhtemeldir. Daha en başta bu ihaneti işleyenlerin, bireysel çıkarları çerçevesinde sadakat ve vefa gibi görünen tavır ve hareketleri, gayri samimi, haz ve çıkar eksenli, faydasız ve aldatıcı olacaktır; ve elbette ki, bu yaldızlarda tez zamanda dökülmeye mahkûmdur.. Yani içdünyalarının fethi yolunda en ufak bir gayret göstermeyenlerin, İstanbul’u ve hatta dünyayı fethetmelerinin dahi bir kıymeti yoktur.. Zira sadece Allah için yapılmak şartıyla samimi ancak küçük bir iş, ne için yapıldığı tam olarak belli olmayan büyük ve zahiren ihtişamlı bir işten daha değerlidir.

Sözde ve dilde az Allah rızası, her ihtimale binaen aman cenneti de kaybetmeyelim duygusuyla yapılan “sigorta” amaçlı ibadet benzeri faaliyetler, ve tabikihelal haram ver Allahım; senin kulun yer Allahım felsefesi içinde şöhret, itibar, para, mal-mülk ve şahsi menfaat duygularıyla gösterilen her türlü gayretler, tıpkı suyunüzerindeki köpük gibidirler; hafif bir dalga gelince yok oluverirler…!

Tam da bunun için herhangi bir dalga gelmeden kendimize gelmemiz yararımızadır..

Hasılı, ilk düğme yanlış iliklenince; sonra gelen düğmelerin (ne kadar çaba gösterilirse gösterilsin) yerli yerince iliklenmesinin imkânı yoktur. Bu nedenledir ki; az ama “öz” olan; çok ama “kof” olana daima üstün gelecektir…vesselam..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Ömer AKMANŞEN

    Ömer AKMANŞEN

    6.10.2011 17:15

    HÖŞMERİM: bizim höşmerim balıkesir höşmeriminden farklıdır. balıkesir bunu ekonomik hayata kazandırmış. bizimkiyle arasında dağlar kadar fark var.İNCİR UYUTMASI: bunu incirin yoğu...n olarak yetiştiği ege yöresi bile bilmez. sütle yapılan muhteşem bir türkmen tatlısı. GRDE DÖRTDVAN YÖRESİNE AİT TARHANA, FIRINDA KAZ KIZARTMASI,Kars civarında da kaz meşhurdur ama fırında yapmazla. PATATESLİ EKMEK, afyona kaptırıyoruz aman dikkat! GÜCCEK: bunu kimse bilmez EKŞİLİ BÖREK , GÖZLEME , KEŞ, AHLAT HOŞAFI

Yazarlar

Haber İhbar